DEĞİŞİM YÖNETİMİ



2006 yılında Gölcük/KOCAELİ'de yapılan "Değişim Yönetimi" kongresine katılmıştım. Bu kongre sonrası kaleme aldığım bir sayfalık yazıdır aşağıda okuyacağınız. Aradan 11 yıl geçmiş; ama değişen bir şey yok. Tabii değişim olmayınca, olmayan değişimi yönetmeye de gerek yok, değil mi...
 
Benden, çalıştığım kurumdaki gayri resmi rolümü iki kelime ile ifade etmemi isteselerdi “değişim ajanı” olduğumu söylerdim. Çünkü çalıştığım kurumda değişim zamanının çoktan geldiğine, hatta geç bile kalındığına; değişimin öncelikle “yönetim süreçlerinde” olmasının lüzumuna; usta-çırak usulü ile öğrenilen yönetim metotlarının artık işe yaramadığına; “yönetimin” bir bilim olarak algılanması ve en küçüğünden en büyüğüne kadar her yöneticinin “yöneticilik-liderlik” eğitimi alması gerektiğine; bu sayede “işi doğru yapma”nın yeterli olmadığının bilincine varılarak, “doğru işi yapma” gayretlerinin artacağına kalpten inanıyorum. 

Kendimi bir değişim ajanı olarak kabul ettiğimden, “Değişim Yönetimi”  Kongresine isteyerek, heyecan duyarak katıldım. Kongrede kendisini daha önceden tanıdığım Ahmet Şerif İZGÖREN’in de sunum yapacağını öğrendiğimde heyecanım daha arttı. Panelistler arasında, methini duyduğum ve kitaplarını okuduğum Prof.Dr. İsmail ÜSTEL’i de görünce, heyecanım doruk noktasına ulaştı. 

Kongrede yapılan sunumlarda bazı kavramlar ilgimi çekti ve beni düşünmeye sevk etti. Bu kavramlar ile, daha önceden bildiklerim / yaşadıklarım arasında kurduğum ilişki, zihnimde yeni açılımlara sebep oldu. Ben bu tür zihni açılımlara “kavrama” diyorum. İşte kongre süresince kavradıklarım:

  • En önemli kuvvet çarpanı “kurum kültürüdür”. Kurum kültürü ile uyumlu olmayan hiçbir değişim / gelişim çabası başarılı olamayacak, direnç ile karşılanacaktır. Bu nedenle en önce yapılması gereken, kurum kültürünü değişim / gelişim çabaları ile uyumlu olacak şekilde dönüştürmektir.
  • Sürekli gelişim, bireysel çalışmalarla sağlanamayacaktır. Sinerjinin ortaya çıkabilmesi için takımca / ekipçe çalışmak gerekmektedir. O halde, şu anda kurumumuzda hakim olan “bireysel çalışma kültürünü” terk etmemiz ve bunun yerine “takımca / ekipçe çalışma kültürünü”  geliştirmemiz gerekmektedir.
  • Kurumsal değişim / gelişim ancak lider bu işi “sahiplenirse” ve takipçilerini de buna “inandırırsa” gerçekleşebilir. Aksi takdirde sadece “yerinde sayma alışkanlığımızı” geliştiririz. 
  • Lider, değişim / gelişim yolunda en önde yürümez ve en önde yürüme görevini astlarından birine verirse, o kurumda sürekli gelişimin “sadece adından bahsedilir”, ama kendisine bir türlü rastlanamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder